Deprem Psikolojisi: Dayanışma ve Rutin Önerileri

Dr. Öğr. Üyesi Hale Kahyaoğlu Çakmakcı, depremin psikolojik etkileriyle başa çıkmada günlük yaşamda alınacak önlemlerin büyük bir önem taşıdığını vurguladı. “Deprem yalnızca fiziksel bir etki değil, aynı zamanda bir psikolojik travmadır” diyen Çakmakcı, uyku düzeni ve sağlıklı beslenme gibi alışkanlıkların ruh sağlığını korumada etkili olduğunu ifade etti.
İstanbul gibi yoğun nüfuslu şehirlerde deprem korkusunun yalnızca sarsıntıyla sınırlı olmadığını belirten Çakmakcı, “Böyle büyük kentlerde insanların birbirine ulaşmakta zorlanması ve yardım alamayacaklarına dair endişelerin artması doğaldır. Bireylerin önceliği, kendileri ve sevdiklerinin güvenliğini sağlamak olmalıdır” şeklinde konuştu.
Toplumsal dayanışmanın önemine de dikkat çeken Kahyaoğlu Çakmakcı, “Acil müdahale gerektiren durumlarda, toplumsal yapı içindeki pro-sosyal davranışlar ve dayanışma eğilimleri ön plana çıkar. Kriz anlarında, fiziksel olarak olay yerinde bulunan bireyler ve dijital platformlar ile etkileşimde bulunan toplulukların yardımsever tutumları, bireylerin yalnız olmadıklarını hissetmelerine ve psikolojik dayanıklılıklarını artırmalarına yardımcı olur” ifadelerini kullandı.
‘DOĞAL AFETLER SONRASINDA AİLE DESTEĞİ İLE ENDİŞELER ATLATILABİLİR’
Depremin ardından toplumda yoğun bir duygusal reaksiyon gözlemlendiğini aktaran Çakmakcı, “İlk iki gün içerisinde ölüm korkusu, belirsizlik ve çaresizlik gibi duygular sıkça yaşanabilir. Toplum, doğal afetler sonrası aile desteği ve dayanışma ile bu kaygıları aşabilir. Bununla birlikte, depremden sonraki bir ay boyunca gelişen Akut Stres Bozukluğu, en yaygın görülen durumlar arasındadır. Bu bozukluğun belirtileri arasında çaresizlik hissi, duygusal hissizlik ve tekrar eden kabuslarla beraber dikkat ve konsantrasyonda bozulmalar yer alır” şeklinde konuştu.
Akut Stres Bozukluğu’nun uzun süre devam etmesi, toplumda yüzde üç ila beş arasında görülen Travma Sonrası Stres Bozukluğu’na (TSSB) yol açabileceğinin altını çizen Çakmakcı, “TSSB, bireyin travmatik olaydan zihinsel olarak uzaklaşamaması ve olaya dair olumsuz düşüncelerin yoğun bir rahatsızlık vermesi ile kendini gösterir. Ayrıca depresyon, anksiyete bozuklukları ve psikosomatik belirtiler de ortaya çıkabilir. Bu tür belirtilerin yaşam kalitesine olumsuz etkilerde bulunabileceği düşünülerek, zorluk çeken bireylerin uzman desteği alması önem taşır” dedi.
‘ÇOCUKLARLA DEPREM HAKKINDA AÇIK VE YAŞ DÜZEYİNE UYGUN KONUŞULMALI’
Dr. Çakmakcı, depremin çocuklar üzerindeki etkilerine de değinerek, “Çocuklara depremin doğadaki diğer olaylar gibi normal olduğunu açıklamak gerekiyor. Karmaşık ya da çelişkili bilgiler kaygıyı artırabilir. Sorularına net ve açık yanıtlar verilmelidir” dedi.
Çocukların deprem görüntülerine maruz kalmasının travmayı kalıcı hale getirebileceğine dikkat çeken Çakmakcı, ebeveynlerin önce kendi güvenlik hissini benimsemeleri gerektiğini vurguladı. “Ebeveynler, çocukların panik anlarını izlemelerinin olumsuz etkiler yaratabileceğini bilmeli. Aşırı bağlanma, korku temalı oyunlar, gece kabusları gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durumların bir aydan uzun sürmesi halinde mutlaka uzman yardımı almak önemlidir. Yaş grubuna uygun terapötik müdahaleler, travma sonrası gelişen kaygı ve korkuları hafifletme konusunda faydalı olabilir” diye ekledi.
‘PSİKOLOJİK SAĞLIK İÇİN RUTİNLER VE SOSYAL DESTEK H