Paris’in modası, Kopenhag’ın tasarımları, Berlin‘in ise kulüpleri var.
Almanya’nın başkenti, geçmişteki Soğuk Savaş sığınaklarında gerçekleşen uzun süren partilerden, sadece telefonların yasak olduğu etkinliklere kadar özgür ruhları çekmeyi başarıyor ve dünyaya nasıl eğlence yapılacağını gösteriyor.
Bu nedenle Almanya, Mart 2024 itibarıyla Berlin‘in tekno sahnesini ülkenin Ulusal Somut Olmayan Kültür Mirası listesine dâhil etti.
Ancak Kasım ayında, şehrin kulüplerini temsil eden kâr amacı gütmeyen çatı kuruluşu, Berlin‘de artan kiralar, değişen demografik yapı ve soylulaştırma nedeniyle kentteki yaklaşık 250 kulübün yarısının 2025 yılına kadar kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirten bir rapor yayımladı. Bu oran, kulüp sahiplerinin dokuz ay önce yaptığı anketin sonuçlarıyla karşılaştırıldığında iki katına çıkmış durumda.
Raporu hazırlayan Kulüp Komisyonu’nun sözcüsü Emiko Gejic, ” Berlin kültürünün ölümü” olarak adlandırdığı durumun aslında yeni olmadığını; soylulaştırma ve kültürel alanların fiyatlandırma sorunlarının yıllardır devam ettiğini söyledi.
Gejic, yeni olanın Covid-19 pandemisinin yarattığı mali zorluklar, enflasyon, artan işletme maliyetleri ve ziyaretçi sayısındaki düşüş olduğunu, bu durumların bazı kulüp sahiplerinin kapılarını kapatmasına yol açtığını belirtti.
Son kapanışlardan biri, Watergate kulübüydü. Kreuzberg’de bulunan kulüp, 22 yılın ardından artan ekonomik baskılara dayanamayarak geçtiğimiz yılın son gecesi faaliyetlerine son verdi.
Bazı kulüpler ise çeşitli sorunlarla karşılaşarak kapanmanın eşiğine geldi. Bu bazıları için varlıklarını tehdit ederken, diğerleri için kapanmayı zorunlu hale getirdi.
Gejic, Berlin‘in Rummelsburg bölgesindeki yeniden yapılandırma planının Rummels Bucht isimli kulübü 2020 Eylül’ünde kapanmaya zorladığını aktardı.
A100 otoyolunun uzatılması planı ise Renate, Else, Neue Zukunft, about blank, Oxi ve Club Ost gibi kulüpler için bir tehdit oluşturuyor.
Romanyalı girişimci Ani Anca, son on yıldır Berlin‘deki gece kulüplerinde eğlenceyi tercih ediyor. Önceleri Berlin‘in “kulüpçülüğün mekânı” olarak bilinen ünü kendisini çektiğini söylemektedir.
Geçmişte Burning Man’de tanıştığı bazı Berlinlilerin onu bambaşka bir mekân olan Sisyphos’a götürdüğünü anlatıyor.
“Sisyphos benim için tamamen yeni bir deneyimdi” diyor Anca ve ekliyor:
“Bir Cumartesi gecesiydi; Çarşamba’dan itibaren orada olan insanlarla tanıştım.”
Anca, insanların kulübe bir festivale hazırlanır gibi geldiklerini ve yanlarında yedek kıyafet, havlu ve yiyecek bulundurduğunu belirtti.
“[ Berlin‘deki] kulüpler, kendinizi karanlık bir zindandan eğlenceli bir kış evine götüren farklı dünyalarda tasarlanmış durumda. İnsanlar bu geçişlerde pek çok sohbet de espontane olarak ortaya çıkıyor.”
Şehrin kulüp kültürünün sona erdiğine dair haberlerle birlikte Anca, Berlin
